top of page

COSMOPOLÄ°TAN  (2013)

"SEVGÄ°LÄ°SÄ°NÄ°N STÄ°LÄ°NE BÜRÜNEN BUKALEMUN KADINLAR RÖPORTAJI" 

 

COSMOPOLITAN : Kadınlar, hayatlarına bir erkek girdiği zaman neden hayat

tarzını olduÄŸu gibi deÄŸiÅŸtirme yolunu seçer? Bunu onlara iten sebepler nedir?

JÜLÄ°DE ÖZTÜRK : Ä°nsanın yaÅŸamdaki en ilkel ve en temel ihtiyaçlarından biri

güvende olma isteÄŸidir. Kendimizi güvende hissetmek için de sevilmek

ve onaylanmak isteriz. Hepimiz yaÅŸamımız boyunca bu temel ihtiyaçlarımızı karşılamak için genellikle farkında olmadan bilinçaltı düzeyde birçok negatif strateji uygulayabiliyoruz.

ÖrneÄŸin bazı kadınlar hayatlarına bir erkek girdiÄŸi zaman sevildiÄŸini,

ilgilenildiÄŸini ve onaylandığını hissedebilmek için giyim,saç,makyaj tarzından tutun da yaÅŸam tarzında, sosyal hayatında hatta iÅŸinde bile kendi istediÄŸi doÄŸrultuda deÄŸil de birlikte olduÄŸu erkeÄŸin istekleri doÄŸrultusunda seçimler yapabiliyor.Özetle,kendi gibi deÄŸil de, kendisinden beklendiÄŸi ÅŸekilde davranmaya ve yaÅŸamaya baÅŸlıyor. Bu negatif stratejiler kısa vadede iÅŸe yarar gibi görünse de,kiÅŸiyi kendi öz benliÄŸinden uzaklaÅŸtırdığı, yani kiÅŸi kendi olmaktan çıktığı için uzun vadede maalesef iliÅŸkilerde mutsuzluklar, kırılmalar ve ayrılıklar söz konusu olabiliyor.

İroni şudur ki, aslında kadınlar biriyle birlikteyken doğal ve kendileri gibi

olduklarında erkekler tarafından daha güçlü, sıcak ve samimi bulunuyorlar.

Üstelik iliÅŸkilerin bu ÅŸekilde daha saÄŸlam ve saÄŸlıklı olduÄŸunu kesinlikle

söyleyebilirim. EÄŸer bir erkek bir kadını kendi istekleri doÄŸrultusunda

deÄŸiÅŸtirmeye çalışıyorsa zaten onu olduÄŸu haliyle beÄŸenmiyordur,

dolayısıyla sizi olduÄŸunuz halinizle kabul etmeyen ve sürekli sizi

deÄŸiÅŸtirmeye çalışan bir erkekle uzun vadeli saÄŸlıklı iliÅŸki beklemeniz

hayal kırıklıkları yaratabilir.

COSMO2.jpg

COSMOPOLITAN : Onların her dediÄŸine boyun eÄŸmeden yine de mutlu bir iliÅŸki yaÅŸamak mümkün deÄŸil midir? Aradaki denge nasıl saÄŸlanır?

JÜLÄ°DE ÖZTÜRK : Kesinlikle bu mümkün diyebilirim. Bu konuya bir danışanımın hikayesiyle örnek verebilirim. Danışanım bana geldiÄŸinde erkek arkadaşıyla (ÅŸimdiki eÅŸiyle) flört ettiÄŸi zamanlarda mini etek ve dekolte kıyafetler giyindiÄŸini,düzgün fizikli ve gösteriÅŸli bir kadın olduÄŸunu, üstelik aktif bir sosyal yaÅŸamı varken evlendikten sonra kocasının,kendisiyle flört ederken giydiÄŸi tüm kıyafetleri yasakladığını ve bunun için kendisi üzerinde baskı kurmaya baÅŸladığını söyledi. EÅŸi bununla da kalmayıp danışanımın fiziÄŸinin çok düzgün olmasından, dolayısıyla dikkat çekmesinden duyduÄŸu rahatsızlıktan ötürü danışanıma,kilolu kadınlardan hoÅŸlandığını söylemeye baÅŸlamış. Bazı arkadaÅŸlarıyla da görüÅŸmesini yasaklamış. Tabi danışanım da evliliklerini devam ettirebilmek uÄŸruna eÅŸinin her türlü dayatmasına boyun eÄŸmiÅŸ.

Bununla da kalmayıp bilinçaltı düzeyde, sırf eÅŸinin kendisini kilolu olursa daha çok beÄŸeneceÄŸini düÅŸünerek farkında olmadan tam 12 kilo almış! Tabi tahmin ettiÄŸiniz gibi taviz verdikçe de diÄŸer tavizlerin arkası kesilmemiÅŸ.

Tüm bu tavizlere boyun eÄŸmesine raÄŸmen, danışanım bize geldiÄŸinde boÅŸanma aÅŸamasındaydı. ”EÅŸimin her dediÄŸini yaptım ve yapmaya devam ediyorum. Ama bir türlü ona yaranamadığım gibi mutlu da olamıyorum. Üstelik eÅŸim benden boÅŸanmak istiyor. Ben nerede hata yapıyorum?” demiÅŸti.

Kendisiyle yaptığımız farkındalık seanslarında, kendisinin olduÄŸu haliyle sevilmeyeceÄŸine dair bilinçaltındaki inanç ve kalıpları deÄŸiÅŸtirip, dönüÅŸtürdükten kısa bir süre sonra danışanım hiçbir rejim uygulamadan eski kilosuna kavuÅŸtu,görüÅŸemediÄŸi arkadaÅŸlarıyla tekrar görüÅŸmeye baÅŸladı, üstelik flört döneminde giydiÄŸi kıyafetleri giyinmeye baÅŸladı. Zira, bilinçaltınızda yatan negatif stratejileri deÄŸiÅŸtirdiÄŸinizde eylemleriniz de kendiliÄŸinden deÄŸiÅŸmeye baÅŸlıyor. Tüm bu süreçten sonra danışanımın eÅŸi boÅŸanmaktan vazgeçtiÄŸi gibi ÅŸu an evliliklerine mutlu bir ÅŸekilde devam ediyorlar.

Özetle, buradaki sihirli kilit ÅŸu ki : ”Kendimiz gibi olursak,davranırsak ve yaÅŸarsak seviliriz ve onaylanırız. Zaten koÅŸulsuz sevgi dediÄŸimiz ÅŸey tam da budur. KoÅŸulsuz sevmek ve sevilmek istiyorsak zihnimizin yarattığı koÅŸulları yine zihnimiz yoluyla ortadan kaldırmalıyız.Zira koÅŸulun olduÄŸu yerde koÅŸulsuzluk asla barınamaz.

​

PERFECT WEDDING “KUANTUM VE EVLÄ°LÄ°K STRESÄ°” SÖYLEŞİ  (2012)

J WEDDNG.PNG
ZEYNEP1.jpg
J.jpg

  RADYO SÄ°NKO  (2014)

​

  SORU : Kısaca sizi tanıyabilir miyiz? 

  JÜLÄ°DE ÖZTÜRK : Marmara Üniversitesi Ä°ktisadi Bilimler Fakültesi mezunuyum.  Uzun yıllar kurumsal ÅŸirketlerde Ä°nsan Kaynakları DirektörlüÄŸü ve Genel  Koordinatörlük yaptım. Fakat bir gün hayalimin ve olmak istediÄŸim yerin bu  olmadığını farkettim. Hedef ve hayallerimin peÅŸinden giderek kiÅŸisel geliÅŸim  yolculuÄŸuma ve eÄŸitimlerime baÅŸladım. 2009 dan itibaren YaÅŸam KoçluÄŸu 

yapıyorum.Merkez ofisimiz Ä°stanbul’da ancak birçok ÅŸehirden ve Yurtdışından  danışanlarımızla bireysel seanslar yaparak ve eÄŸitimler vererek çalışmalarımı sürdürüyorum.Çok mutluyum, çünkü çok doÄŸru bir iÅŸte olduÄŸumu hissediyorum.

​

SORU : Kuantum DüÅŸünce tekniÄŸi nedir? Hayatımızı bilinçaltı yönetiyor derken ne demek istiyorsunuz?

 JÜLÄ°DE ÖZTÜRK: DüÅŸünceleriniz ne ise hayatınız da odur. BaÅŸka bir anlatımla; içte ne varsa, dış dünyamız buna uygun ÅŸekillenir. Bunu açıklamamız için de bilinçaltının ne anlama geldiÄŸini açıklamamız gerekiyor. Bilinçaltı, hayatımızın yüzde 80’ini, bilinç kısmı ise yüzde 20’sini yönetiyor. Bilinç düzeyinde hep çok para kazanmak,iyi bir evlilik yapmak,iyi bir kariyer sahibi olmak,bolluk, bereket içinde, saÄŸlıklı, mutlu olmak istiyorsunuz ama bilinçaltınız böyle çalışmıyorsa, yani çok para kazanmak istiyorum deyip de, bilinçaltımızda “bu kadar çok para kazanırsam ben bu parayı idare edemem” ya da “çok param olup saÄŸlıksız olacağıma param olmasın” dersek çok para kazanamayız. Neden? Çünkü yukarıda gaza basmak isteyen bir mekanizma, aÅŸağıda ise frene basan bir mekanizma var. Bilinçaltı her zaman kazanır.

Ä°liÅŸkilerle ilgili örnek verecek olursam; ikili iliÅŸkilerde yaÅŸanan en büyük sorun güvensizlik. Bu kiÅŸilerin bilinçaltına bir bakıyorsunuz, ebeveynler çocuklarını ÅŸu cümlelerle büyütmüÅŸ: “Evladım; insanlara güvenme, insanlar seni kandırırlar, aldatırlar.” Bir bakıyorsunuz o birey karşısındaki insana güvenmiyor ve hep kendisini aldatan insanları seçiyor, çünkü bilinçaltındaki bilgi bu. Bu nedenle,bu bireylerin dış dünyada saÄŸlıklı ve mutlu iliÅŸkiler kurması mümkün deÄŸil. 

“HAYATINIZDAKÄ° SIKINTILARA ODAKLANMAK YERÄ°NE, BUNLARI NASIL AÅžABÄ°LECEĞİMÄ°ZE ODAKLANMALIYIZ. ”

  SORU : Ä°nsanoÄŸlu teknolojinin esiri olmuÅŸ. Cep telefonlarımız susmuyor. Evden çıkarken eÅŸiniz sizden ya bir ÅŸeyler almanızı istiyor ya da faturaları veriyor, borçları nasıl ödeyeceÄŸimizi düÅŸünüyoruz. DiÄŸer yandan gün içerisinde trafik stresini yaşıyorsunuz, iÅŸyerinizde patronunuzla ya da müÅŸterinizle çatışıyorsunuz. Böyle bir durumda nasıl huzur bulacağız?

 JÜLÄ°DE ÖZTÜRK : Bizler beden, zihin ve ruhtan oluÅŸan varlıklarız. Her ÅŸeyden önce sevdiÄŸimiz iÅŸi yapmalıyız. SevdiÄŸi mesleÄŸi yapan insan hayatı boyunca çalışmamış sayılır, çünkü o iÅŸini severek yaptığı için bir hobi olarak görür ve keyifle çalışır. Ayrıca, hayallerimiz olmalı.Hayalleri olmayan bir insan, iÅŸe yaramadığını düÅŸünür ve mutsuz olur. Depresyonun nedenlerinden birisi de budur. Yeteneklerimizi ve yaratıcılığımızı aktive etmeliyiz. SevdiÄŸimiz ne varsa, bütün bunları yapmak için kendimize fırsatlar yaratmalıyız, kendimize iyi bakmalıyız. Pozitif düÅŸünmeliyiz. Hayatımızdaki sıkıntılara odaklanmak yerine, bunları nasıl aÅŸabileceÄŸimize odaklanmalıyız.

“KENDÄ° KIYMETÄ°MÄ°ZÄ° BÄ°LMEZSEK, KÄ°MSE KIYMETÄ°MÄ°ZÄ° BÄ°LEMEZ”

 SORU : Önemli ve deÄŸerli olmak nasıl mümkün olacak? Çok dürüstüm, iyi bir ÅŸeyler yapmak istiyorum, var olmak, deÄŸerli olmak istiyorum, ama bir kiÅŸi diÄŸerinden daha çok saygı görüyor bunu nasıl irdelerseniz?

 JÜLÄ°DE ÖZTÜRK : DeÄŸerli olmak derken, ‘baÅŸkalarına göre deÄŸerli olmak’ kavramıyla ben ilgilenmiyorum. Önce kendi deÄŸerimizi bilmemiz gerekiyor. Kendi deÄŸerimizi nasıl biliriz? Öncelikle bedenimize, ruhumuza ve zihnimize iyi bakarak kendi kıymetimizi bilebiliriz. Örnek verecek olursak; ben güzel bir yemek yaptığım zaman kendi elimi öperim, ellerime saÄŸlık derim ya da alışveriÅŸe çıkarım kendime aldığım ÅŸeyleri hediye paketleri yaptırırım. Güzel bir iÅŸ baÅŸardığım zaman da kendimi tebrik ederim. Kendimizi onaylayıp takdir etmemiz gerekiyor. Kendi kıymetimizi bilmedikçe, kimsenin bizim kıymetimizi bilemeyeceÄŸini düÅŸünüyorum. Her ÅŸey insanın içinde baÅŸlar, içimizde ne varsa, dışarıda da o vardır.

 SORU :Yapılan bütün araÅŸtırmalarda, Türk insanının yüzde 70’inin mutsuz olduÄŸu ifade ediliyor. Bu yaÅŸam kalitesini yakalayamamamızdan mı kaynaklanıyor? Baktığımız zaman herkesin arabası var, bazı ailenin iki arabası var, bazı aileler ise açlık sınırında, evine ekmek bile götüremiyor. Sosyal bir adaletsizlik var. Türk insanının mutsuzluÄŸunu buna baÄŸlayabilir miyiz? 

 JÜLÄ°DE ÖZTÜRK : Ben hayata ‘para eÅŸittir mutluluk’ olarak bakmıyorum. Her meslek grubundan, ünlüler de dâhil olmak üzere binlerce insanla çalışmış biri olarak, çok zengin ya da ünlü olan insanların da depresyona girdiklerini ve  hayatın anlamını aradıklarını söyleyebilirim. Hepsini genellemiyorum ama birçoÄŸu öyle. BoÅŸanmaların daha çok ekonomik geliri yüksek olan insanlarda olduÄŸuna dair araÅŸtırmalar var. Ayrıca ‘düÅŸük gelir grubunun’ kıtlık bilincinden kaynaklandığını düÅŸünüyorum. Bilinçaltımızda para, bolluk ve bereketle ilgili negatif inançlarımız varsa bolluk ve refah içinde bir hayat yaÅŸamayı bekleyemeyiz. Bu konuda deÄŸiÅŸime açık olmak çok önemli. Gerçekten deÄŸiÅŸmek istiyorsanız, herhangi bir konudaki negatif stratejilerinizi deÄŸiÅŸtirdiÄŸiniz zaman, bolluk bilincinizi de geliÅŸtirirseniz, parayı da, saÄŸlığı da, aÅŸkı da, huzuru da kendinize çekersiniz. Bu nedenle para=güç=mutluluk ÅŸeklinde bir denklem yerine, “Ben kendimi gerçekleÅŸtirmek için ne yapıyorum? Ben hayatta neden varım ve hayattan beklentilerim neler? Hedeflerim neler? Ne olmak istiyorum ve ne için buradayım?” Bu soruların cevabını bulduÄŸumuz ve hayata geçirdiÄŸimiz zaman keyifli bir yaÅŸam sürebiliriz.

 SORU : Mersin çok kozmopolit bir kent ve çok farklı olaylarla karşılıyoruz. Geçen gün bir genç önce sevgilisini, sonra kendisini öldürdü. Biz ataerkil, feodal bir yapıdan geldik. Bunlardan dolayı mı biz sevdiÄŸimizi öldürmek istiyoruz? Beni etkileyen bir baÅŸka olay, doktor bir ailenin 17 yaÅŸlarındaki bir çocuÄŸu alkol, üstüne enerji içeceÄŸi ve uyuÅŸturucu alıyor. Ailemizin bize verdiÄŸi güzel yaÅŸantıyı bir genç olarak, hemen darmadağın edip kendimize zarar veriyoruz. Bu dengeyi bilinçaltımız nasıl yönlendirmeli? 

 JÜLÄ°DE ÖZTÜRK : Aslında en baÅŸa dönüyoruz. Bunların hepsinin kendimizi gerçekleÅŸtirememekten kaynaklandığını düÅŸünüyorum. Ama hayattan beklentimiz ne, neyi seviyoruz? Çok paranın içinde de çok mutsuz olabiliriz,cebimizdeki 10 TL ile de çok mutlu olabiliriz. YaÅŸamı ne kadar seviyoruz? Sevgi kavramını ne kadar biliyoruz? Genellikle bu maddelere bağımlı olan insanlar, anne-baba sevgisinden, ÅŸefkatinden mahrumolan insanlardır. Sevgi kavramını bilmiyorlar. Bu maddeleri kullanarak mutluluÄŸu ve huzuru geçici olarak bulmaya çalışıyorlar. Bütün bu yaÅŸananların sebebi, ataerkil yapımızdan ziyade, mutluluÄŸu ana kaynağından, yani anne-babadan alamamaktır.

“DÜNYADA OLMASINI Ä°STEDİĞİNÄ°Z DEĞİŞİMLERÄ°N PARÇASI OLUN”

 SORU: Gazeteci-Yazar Çetin Altan, Türk toplumunun yüzde 80’inin mesleksiz bir toplum olduÄŸunu söyler. Birçok sorunu ben buna baÄŸlıyorum. Türk toplumu meslekli bir toplum olsaydı, her ÅŸey çok daha dinamik ve sevginin olabildiÄŸi bir toplum yapılanması mümkün olur muydu?

 JÜLÄ°DE ÖZTÜRK: BirçoÄŸumuz sevdiÄŸimiz mesleÄŸi yapmıyoruz. Bunu biraz da ülkemizdeki eÄŸitim sistemine baÄŸlıyorum. Amerika’da, Avrupa’da çocuklar küçük yaÅŸta yeteneklerine göre mesleklere yönlendiriliyor. Bizde ‘altın bir bileziÄŸin olsun’ sözü meÅŸhurdur. Birçok aile çocuklarını doktor, avukat,mühendis gibi mesleklere yönlendirmeye çalışıp,sevdikleri iÅŸi yapmalarına izin vermez. Yıllar önce bir gençle çalıştım. Uçak mühendisliÄŸi okumuÅŸ olan danışanım bana ÅŸunu sordu;“Bir kuruÅŸ para kazanamayacak olsam dahi benim hayalim tiyatroda oynamak. Aileme de karşı gelemiyorum, ne yapabilirim?” Bir yanda ailesinin sevgisini ve onayını kaybetmeme korkusu, diÄŸer

yanda hayali ve hedefi vardı. Yaptığımız seanslar sonrasında danışanım kariyerini bırakarak tiyatroya baÅŸladı ve iyi bir oyuncu oldu, çok ta paralar kazandı.

 Hayal ve hedeflerimizin peÅŸinden gittiÄŸimiz zaman mutlu oluruz. Bütün kırmızı halılar önünüze açılır. Tabiî ki bu, kiÅŸinin kendisine baÄŸlı çünkü özgür irade deÄŸiÅŸmek istemedikçe, hiçbir ÅŸey yapamayız. Her neyi seçiyorsak, seçimlerimizin sonuçlarına da biz yaşıyoruz. Hedeflerimizden ve hayallerinizden vazgeçtiÄŸimiz an kaybettiÄŸimiz andır.

  SORU : Dünyamızı, doÄŸamızı, denizimizi kirletiyoruz. Biz de kirleniyoruz. Biz 2050 yılında nasıl bir dünyada yaÅŸayacağımızı bile bile dünyayı kirletmeye devam ediyoruz. Son model arabamız var ama çekirdek kabuÄŸunu yere atıyoruz. O zaman biz kendi kendimize eziyet eden mazoÅŸist bir yapımız mı var?

 JÜLÄ°DE ÖZTÜRK : Aynen öyle olduÄŸunu düÅŸünüyorum ve Gandhi’nin bir sözünü sizinle paylaÅŸmak istiyorum.“Dünyada görmek istediÄŸin deÄŸiÅŸimin parçası ol.” Dünyada barışın olması istiyorsak, önce kendimizle ve etrafımızdaki insanlarla barışık olmamız gerekiyor. “Allah’ım kimseyi aç bırakma” diye dua ediyorsak, bunun yanında ihtiyacı olan birisine de yardım etmeliyiz. Ya da yere çöp atana kızıyorsak, önce kendimiz çöp atmamalı ve hatta yerde bir çöp gördüÄŸümüzde onu alıp çöpe atmalıyız.

  SORU : BoÅŸanmaların son zamanda artışını neye baÄŸlıyorsunuz?

 JÜLÄ°DE ÖZTÜRK: En sık rastladığım ayrılma ve boÅŸanma sebebi, insanların hayatlarına birisi girdiÄŸi zaman kendi varlıklarından vazgeçmeleri.ÖrneÄŸin;evlendik ve kendimizi tamamen eÅŸimize adayıp daha önce yaptığımız sporu, kiÅŸisel bakımımızı, gezmeyi, eÄŸlenmeyi,hobilerimizi tümüyle ya da çoÄŸunlukla bıraktığımız zaman, ikili iliÅŸkilerimizde bireysel alanlarımızı yok etmiÅŸ oluyoruz. Yani kendi varlığımızı birlikte olmak uÄŸruna yok ediyoruz.Matematikte kümeleri hepimiz biliriz. Ayrık kümeler vardır. Birini kadın, diÄŸerini erkek olarak düÅŸünün. Ortak payda yok, bu çok kopmaya müsait bir iliÅŸkidir. BaÅŸka bir küme ÅŸekli kapsayan kümelerdir. Herkes birbirinin hayatına müdahale ve baskıda bulunur. Her iki hayat ta iç içedir. Sürekli olarak çiftler birbirlerine kısıtlamalar, yasaklar, engeller, kurallar, dayatmalar koyarlar. Bu iliÅŸki çıkmaza doÄŸru giden bir iliÅŸkidir. KesiÅŸen küme örneÄŸinde olduÄŸu gibi, herkesin kendine ait bireysel yaÅŸam alanları olmalı. Bununla birlikte ortak paylaşılan alanlar da olmalı. Ä°deal olan iliÅŸki ÅŸekli de budur. Ayrıca, çocuÄŸumuzla ya da eÅŸimizle çok vakit geçirmek önemli deÄŸil, önemli olan onlarla kaliteli vakit geçirmektir.

“DÜÅžÜNCELERÄ°NÄ°ZÄ° DEĞİŞTÄ°RDİĞİNÄ°Z ZAMAN DÜNYANIZ DA DEĞİŞİR”

  SORU : Neden çabuk öfkelenen bir toplumuz?

 JÜLÄ°DE ÖZTÜRK : Çünkü duygularımızı ve düÅŸüncelerimizi olması gerektiÄŸi zamanda aktaramıyoruz. ÖrneÄŸin ben size kızdım. EÄŸer bu duyguyu içimde biriktirip bastırırsam ve size ifade etmezsem öfke oluÅŸur ve bu birikim nefret haline dahi dönüÅŸebilir. Bu nedenle duygu ve düÅŸüncelerimizi ertelenmeden ifade etmeliyiz.

 SORU : Bizler de gazeteci olarak haberleri izlemek zorundayız ve bizim de bilinçaltımız zaman zaman olumsuz etkileniyor. MutsuzluÄŸa doÄŸru adım atıyoruz diye düÅŸünüyorum. Bu anlamda bizlere ne önerirsiniz? Güzel düÅŸünmek için ne yapmak gerekiyor?

 JÜLÄ°DE ÖZTÜRK : Acılardan beslenen bir toplumuz. ÖrneÄŸin, kadın günlerinde herkes sorunlarından, hastalıklarından bahseder, adeta acılarını yarıştırır. Mutlu olmaya alışkın bir toplum deÄŸiliz. Bu bilinçle yaşıyoruz. Bu nedenle güzel düÅŸünmek için önce zihnimizdeki kötü düÅŸüncelerden arınmamız gerekiyor.Bunu önce bireysel çalışmalarla gerçekleÅŸtirebiliyoruz, sonrasında ise birey bunu kendisi uygulayabiliyor. Bilinçaltı yapılandıktan sonra adeta pozitif konuÅŸmayı, pozitif düÅŸünmeyi, her anlamda kaliteli ve mutlu bir hayat yaÅŸamayı öÄŸreniyoruz.

 SORU : 45 milyon insan eline gazete bile almıyor. Dünyada en çok televizyon izleyen ikinci ülkeyiz. Ä°nsanların yeterince bu bilinçte olmadığını düÅŸünüyorum. Siz ne dersiniz? Ayrıca gazetelerin 3. sayfasını nasıl deÄŸerlendiriyorsunuz?

  JÜLÄ°DE ÖZTÜRK :  Gazetelerdeki 3.sayfa haberlerini okumuyorum çünkü zihnimi, düÅŸüncelerimi, enerjimi negatif anlamda etkileyecek hiçbir ÅŸeyi yaÅŸamımda barındırmıyorum. Ancak bilinçlenme konusunda ÅŸunu söyleyebilirim; hepimizin aynı anda, aynı bilinçte olmamız mümkün deÄŸil elbette. Bu tıpkı ÅŸuna benzer; ben üniversiteden mezun oldum diye herkesin aynı anda üniversiteden mezun olmasını beklememeliyim.

  SORU : Türk insanı öÄŸrenilmiÅŸ çaresizliÄŸi çok kullanıyor, neden?

 JÜLÄ°DE ÖZTÜRK : DüÅŸünceniz ne ise hayatınız odur. EÄŸer aracınızın tekerinin patlak yerini onarmadığınızda aracınız nasıl sürekli sarsılıyorsa, negatif düÅŸüncelerinizi temizlemedikçe hep aynı negatif kısırdöngüleri yaÅŸarsınız. DüÅŸüncelerinizi deÄŸiÅŸtirdiÄŸiniz zaman dünyanız deÄŸiÅŸir. Hayat, kendinizi gerçekleÅŸtirmek için bir vasıtadır. Hayata neden geldik, ne için varız? sorusunu ben ÅŸöyle cevaplarım: “ Biz bu dünyaya kendimizi gerçekleÅŸtirmeye geldik. Kendimizi gerçekleÅŸtirmek bana göre, sevdiÄŸimiz, mutlu olduÄŸumuz, istediÄŸimiz ÅŸeyleri yapmak, istemediklerimizi ise yapmamaktır.”

 SORU : ‘CEP TELEFONUNU KAPAT, STRESÄ° AZALT’ KAMPANYASI BÜYÜYOR.Cep telefonunun önemli bir stres kaynağı olduÄŸunu düÅŸünüyorum. Ben bir gazeteci olarak Pazar günleri cep telefonumuzu kapatalım’ kampanyasını baÅŸlattım. Gazeteciler, doktorlar, siyasetçiler pazar günleri cep telefonlarını kapatsınlar, streslerinin bir nebze de olsa azaldığını görecekler. Bu kampanyamıza siz de katılmaz ister misiniz?

 JÜLÄ°DE ÖZTÜRK : Çok güzel bir kampanya tebrik ediyorum. Teknoloji elbette güzel bir ÅŸey ama hayatımızı yavaÅŸ yavaÅŸ felç etmeye ve kaosa doÄŸru sürüklemeye baÅŸladığını düÅŸünüyorum. Bazı grup çalışmalarımda danışanlarımın günde bir kaç saat telefon, internet, radyo, televizyon kullanmalarını yasaklıyorum.Bu kampanyanıza ben de katılıyorum.

​

​

​

​

bottom of page